Foto Galeri

TÜRK DIŞ POLİTİKASI KONFERANSI

2238

ARIBOĞAN ÜLKE VE DÜNYA SİYASETİNİ ANLATTI Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan,  Odamız Kadın Girişimciler Kurulu ve Bahçeşehir Koleji işbirliğinde Odamızda  “Güncel Türk Dış Politikası”  başlıklı bir konferans verdi. Arıboğan’ın konferansı büyük ilgi gördü.

Arıboğan, Alanya ilçesinde, Bahçeşehir Alanya Koleji’nin düzenlediği, ”Türk Dış Politikası” konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Arıboğan, burada yaptığı konuşmada, Türk dış politikasının ‘zamanın ruhu’, ‘mekanın ruhu’, ”varlığın ruhu” olmak üzere 3 farklı zeminde analiz edilmesi gerektiğini söyledi.

Toplantıda Alanya Kaymakamı Hulusi Doğan ve Odamız Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mevlüt dalabasmaz konuştu. Dalabasmaz Odamız tarafından hazırlanan ve Alanya’yı tasfir eden gümüş hatıra paralarından Rektör Arıboğan’a hediye etti.
Odamız Başkan Yardımcısı Mevlüt Dalabasmaz Rektör Deniz Ülke Arıboğan’ın ülke ve dünya siyasetine son derece hakim ve tarafsız yorumlarıyla tüm halkımızın sevgisini kazandığına işaret ederek başladığı konuşmasında ilçemiz hakkında bilgiler aktardı. Dalabasmaz dünyanın hızlı bir değişim yaşadığını ve ülke olarak bu değişimin gerisinde kalma lüksümüzün bulunmadığını da belirterek; “İçinde bulunduğumuz zaman diliminde dünya çok önemli bir süreçten geçmektedir. İkinci dünya savaşından sonra oluşan iki kutuplu dünya düzeni sonrası dünya yeniden yapılanmaya başlamıştır. Tüm dünyayı yakından ilgilendiren bu değişimler ülkemizi de oldukça yakından ilgilendirmektedir. ülkemizin gerek sosyal yapısı, gerek coğrafi konumu ve gerekse potansiyelleri itibarı ile bu süreçle en fazla ilgilenmesi gerekn ülke konumuna sokmuştur.
Türkiye’nin konumu gereği yakın çevresinde devam eden bu gelişmelerden ve değişimlerden en az etki ile çıkarak bölgesel bir güç olarak yeniden doğuşu en önemli dileğimizdir. Bunun içinde kendi benliğimizi ve artı değerlerimizi koruyarak, dünya ile bütünleşmek, insanımızın ve ülkemizin gücüne, potansiyellerine güvenerek gerekli açılımları yapmak gerektiğine inanmaktayız. Bunun içinde öncelikle ülke içinde toplumsal bütünlüğümüzü ve barışımızı bozacak politikalardan uzaklaşarak tüm enerjimizi birleştirmek gerektiğini düşünmekteyim.” dedi. Odamız başkan yardımcısı konuşmasında ayrıca, Alanya turizm ve ekonomisi hakkında da şunları söyledi “Bizler bir turizm şehri olan Alanya olarak bu alanda ülkemize önemli katkılar yapığımızı düşünüyoruz. bu gün ilçemiz ülkemizin her yöresinden binlerce insanın yanında dünyanın 38 ülkesinden konut alarak yerleşmiş onbini aşkın yabancı uyrukluya da ev sahipliği yapar hale gelmiştir. 1980 li yılların başında birkaç bin yatağı ile çoğunlukla yerli turiste hizmet veren küçük tatil şehri olan ilçemiz, 1980 li yılların ortalarında başlayan ülkenin dışa açılım politikalarının etkisi ile gelişen turizm sayesinde, bu gün yüzellibini aşkın turistik yatağı ile her yıl onlarca değişik ülkeden iki milyona yaklaşan turistin tercih ettiği bir tatil merkezi haline gelmiştir. Bölgemiz bu potansiyeli ile özellikle yaz aylarında binlerce kişiye istihdam sağlayarak ülke ekonomisine önemli bir gelir sağlar hale gelmiştir.Dünya insanları ile girilen bu ilişkiler ticaret ve yatırım alanlarına da yansımış ve ilçemizde bu gün yediyüzü yakın yabancı sermeyeli şirket faaliyet göstermeye başlamıştır.Tüm bu gelişmeler sonucu tam bir dünya şehri olan ilçemizde bütün bu farklılıklara ve renklere rağmen herkesin huzurlu ve karşılıklı hoşgörü içinde, haklara saygı temelinde bir yaşam sürdüğünü de sevinerek ifade etmeliyim. Tabi bu gelişmelerde bölgenin yapısı yanında ülkemizin değişen dış politikaları ve imajının da çok önemli etkisi olduğunu biliyoruz. bu açıdan bölgesel gelişmelerden çok ülkemizin genel siyasi yapısı ve yaşanan değişimler karşısındaki tutumu da bizleri yakından etkilemektedir. Bizler dış politika ya da siyaset uzmanları değiliz. ancak bu ülkede yatırım yapmış, istihdam sağlamış ve vergi vermiş işadamları olarak, kendi menfaatlerimiz ve geleceğimizden çok ülkenin genel menfaatleri ve geleceğini düşündüğümüzün de altını çizmek istiyorum.Bu açıdan ülkemizin genel gidişi, dış politikaları ve yeni dünya düzeninde üstleneceği roller tüm toplumumuzun olduğu kadar bizlerinde son derece yakından ilgilendiği konulardır.” dedi.  Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, 11 Eylül 2001’den sonra dünyanın barış ortamından savaş ortamına geçtiğini, bu durumdan da en iyi Rusya’nın yararlandığını belirterek, ”İflas etmiş Rusya, 11 Eylül’den sonra en güçlü ekonomiye sahip ülke oldu” dedi.
Öğrenciyken edindiği bilgilerin, deneyimlerin ve mutlak doğru olarak kabul ettiği argümanların tamamen geçerliliğini yitirmiş durumda olduğunu belirten Arıboğan, internet sayesinde coğrafyasız toplumlar oluştuğunu, inanılmaz bir tüketim çılgınlığı yaşandığını, artık insanların kendi gerçeklerinden çok, sunulan şeylerin gerçekliğinin geçerli olduğunu ve hedeflerin, hareketlerin bu doğrultuda şekillendiğini dile getirdi. Türkiye’de, yaşayan kişi sayısından fazla cep telefonu bulunduğunu, kapitalist sistemde birilerinin para kazanmak için yeni sektörler yarattığını anlatan Arıboğan, şunları söyledi: ”Bu yüzden 40 – 50 yaşındaki kadınlar, 20 yaşında gibi olmak için uğraşıyorlar. Hepimizin vücudu aynı olacak diye belirlenmiş. Güzellik ve estetik ölçüsünü kendimiz belirleyemiyoruz. Birileri bu işten para kazanıyor. Dünyanın en çok para kazanan endüstrisi güzellik ve sağlık endüstrisidir. Eskiden hamamlar vardı ama şimdi SPA merkezleri ortaya çıktı. Deniz bittiyse yerine bir şeyler geliştireceksiniz satmak için. Mesela, Alanya’nın oksijeninin dünyanın diğer bölgelerindeki oksijenden 3,24 miligramlık daha fazla buhar barındırdığını tespit edip, bunu dünyaya deklare ederseniz, oksijenin, insan ömrünü en az 2 yıl uzattığını ve erkeklere ekstra güç sağladığını yayabilirseniz, turizmi de geliştirirsiniz. Artık burada önemli olan bilgiyi ya da ürünü satabilme biçimidir.” Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Türkiye’nin içinde de devlete karşı duran aktörler olduğunu ifade eden Arıboğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Liberal arkadaşlar sürekli (devlet küçülsün) diyor televizyonlarda. Devleti sevmiyorlar. Bunları destekleyen aktörler var. ABD içinde de çeşitli küresel aktörler var. ABD Küresel aktörleri ile devlet otoriteleri arasında bir çatışma var. 11 Eylül 2001’den sonra dünya, barış ortamından savaş ortamına geçti. Bu durum, barış sektöründe üretim yapan şirketler için problem oldu. ABD’de George Bush’u destekleyen grup, petrol ve silah endüstrilerinin desteklediği guruplardır. Bu yüzden 11 Eylül’e rağmen 2. dönemini de kazandı. İflas etmiş Rusya, 11 Eylül’den sonra en güçlü ekonomiye sahip ülke oldu. Bu ortamdan en iyi yararlanan devlet olmuştur: petrol ve doğal gaz sayesinde.”
Ekonomik krizlerin, devletleri çok rahatsız etmediğini öne süren Arıboğan, devletin bu ortamlarda istediğini kurtardığını, istediğini de batırdığını iddia ederek, ”Ekonomik krizler, devletleri rahatsız edecek bir kriz değildir. Devlet istediğini kurtarır, istediğini batırır. İstediğine CEO atar, istediğine vergi denetimi yapar. Bunu bütün dünya dünya devletleri için söylüyorum. Türkiye’de de hükümet ekonomik krizden rahatsız değil. Bu krizler, hükümet için sadece seçim ortamında rahatsızlık yaratır. Kriz, ekonominin yeniden dizayn edilmesi anlamında devletin çok güçlü bir biçimde bütün ekonomik faaliyetlerin içine girişini sağladı. Şimdi canının istediğin batıracak istediğini kurtaracak. Kim biat ederse o kalkınacak” diye konuştu.

Özellikle Avrupa ve ABD’de, bütün dünyada liberal ekonomilerin kenara bırakılmaya başlandığını ve önümüzdeki dönemde daha devlet kontrollü bir ekonomik modele geçişin söz konusu olabileceğini anlatan Arıboğan, şöyle konuştu:
”Türkiye de kendisini böyle bir modele doğru yerleştirecek sanıyorum. Türkiye’de kabinedeki revizyon da hem ekonomide hem dış işlerinde etkili olabilir. Bu modele uyum sağlayacak bir değişiklik yapmak istiyorlarsa ekonomik duruş ve dış işlerinin duruşuna bakıldığında bir önceki döneme uyumlu dışişleri ve ekonomi bakanı var. Bu yeni dönemin şartlarına ya kendilerini adapte edecekler ya da başka adaylar getireceklerdir diye düşünüyorum.”
Arıboğan, konuşmasının ardından, konferansı katılanların sorularını da yanıtladı.  ”Türkiye’nin Kuzey Irak politikasını doğru buluyor musunuz” şeklindeki bir soruyu yanıtlayan Arıboğan şunları kaydetti:  ”Kuzey Irak politikası çok zorlu bir politika. Çünkü Kuzey Irak’ta esas aktör Türkiye değil, Amerika’dır. Yani Bush döneminde zücaciye dükkanında gibi davrandılar. Belirli bir düzeni yıkmak konusunda karar verdiler, yerine ne kuracakları konusunda çok kararlı değildiler. Irak’a gittiler işgal edip, savaşı kazandılar. Ama fevkalade de zor durumda kaldılar. Benim genel gözlemime göre Türkiye’nin dışarıda durmasının avantajlı olduğudur. Çünkü ne yaptığını bilmeyen bir grupla ittifaka giremezsin.”
 
Türk ordusunun gerektiğinde Kuzey Irak’a girmesinin normal olduğunu belirten Arıboğan, zaten dönem dönem operasyonların yapıldığını vurgulayarak, ama asla savaşçı gücü olarak girilmemesi gerektiği görüşünü savundu.
               




Foto Galeri

TÜRK DIŞ POLİTİKASI KONFERANSI